Mayis60FM - Şarkı Sözleri , Flatcast Tema

This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!

Gebelik Döneminde Mide Bulantısı ve Kusma

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
Hamilelik döneminde yaşanan şikâyetlerden biri de mide bulantısı ve kusma sorunlarıdır. Gebelik döneminde mide bulantıları daha çok sabahları olmaktadır. Bu sebeple sabah bulantıları olarak tanımlanır. Genel olarak gebeliğin 4. ve 6. haftasında mide bulantıları ve kusmalar başlar. Bu dönemde başlayan mide bulantıları ve kusma şikâyetleri genelde gebeliğin 12. haftasına kadar sürer ve 12.haftadan itibaren sona erer. Gebelik döneminde yaşanan bu mide bulantısı ve kusma şikâyetleri hemen hemen her iki kadından birinde görülür. Sabahları yaşanan mide bulantısı şikâyeti ise genelde ilk kez doğum yapacak olan kadınlarda görülmektedir.
Gebe kadınlarda görülen mide bulantıları genelde sigara kokusuna, ter kokusuna, yemek kokusuna, ağır parfümlerin kokusuna karşı hassasiyet göstermektedir.
Gebelikte mide bulantısı çok ciddi bir hal almış ise tıp dilinde buna Gravidarum denir. Şayet bu yaşanan ciddi kusmalar hızla kilo kaybetmeye sebep oluyorsa, yediğiniz bütün besinleri kısa sürede aynen geri çıkarıyorsanız, bunların akabinde tam idrar tahlili yapılıp, tahlil sonucunda bezlenme bozukluğuna bağlı 2 ya da 3 pozitif keton görülürse hastanede damardan serum almanız gerekebilir. Genelde 1–2 gün zarfında kaybetmiş olduğunuz minerallerin düzenli olarak geri verilmesini sağlar. Bazı hamilelerde serum alma ihtiyacı birkaç defa olabilir.
Gebelik döneminde artış gösteren gebelik hormonları B-HCG hormonu mide bulantıları ve kusmaların en önemli sebebidir. Artış gösteren bu hormonlar, mide kas dokusunun gevşemesi ve rahim kaslarının gerilmesi ile beyindeki mide bulantısı ve kusma merkezine uyarı gönderir.
Bunun yanında B6 vitaminin az alınması da mide bulantısı ve kusmaya sebep olabilir.
Tiroid bezlerinin az çalışıyor olması stres, yorgunluk, psikolojik sorunlar gebelikte mide bulantısı ve kusmaya sebep olan diğer etmenlerdir.


Gebelikte mide bulantısı ve kusmayı önlemek için:
Yemeklerinizi baharatsız, haşlama şeklinde pişmiş ve az yağlı şekilde tüketin.
Az az ve sık sık beslenin.

Acıktığınızda yemek yemeye başlarken önce, ekmek, tuzlu kraker, peksimet gibi kuru gıdalardan başlayın.
Çok fazla sıvı kaybına uğradığınız için, maden suyu veya soda gibi besinler tüketin.

Mide bulantılarınız ve kusmalarınız hat safhadaysa doktorunuzla görüşün ve sadece doktorunuzun verdiği ilaçları kullanın.
Kavun, karpuz, portakal gibi sulu besinler tüketin.
Yanınızda sürekli naylon poşet, tuzlu fıstıklar, ıslak mendil, tuzlu kraker, havuç, küçük kase yoğurtlar bulundurun.
Mide bulantısı sebebiyle risk altında olan gebe kadınlar:
İkiz bebeklere gebe olanlar, çok genç yaşta gebe olanlar, migren hastalığı olan anne adayları için mide bulantısı risk içerir.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
Gebeliğin İlk 3 Ayında Yaşanan Şikayetler

Gebelik şikâyetleri
Gebelik döneminin ilk üç ayı, ikinci üç ayı ve üçüncü üç ayı olarak incelendiğinde birbirinden farklı şikâyetler gözlenmiştir.
Gebeliğin ilk üç ayında görülen şikâyetler (Gebeliğin 1.2.3 ayındaki şikayetler)
Gebelik döneminin ilk üç ayında genel olarak anne adayı yorgunluk, mide bulantısı ve sık sık kusma, halsizlik, sık sık idrara çıkma isteği, göğüslerde hassasiyet, ara ara görülen baş ağrıları, az derecede kilo artışı, zaman zaman nokta şeklinde leke kanamalar, kasıklarda hissedilen ağrı, çok fazla uyuma isteği, psikolojik olarak huy değişiklikleri olarak kendini gösteren şikâyetler belirir.
Gebelik zamanının ilk 3 ayı, gebeliğe adaptasyonun sağlanmaya başlandığı ve vücutta yeni değişikliklerin meydana gelmeye başladığı bir dönemdir.

Mide bulantıları ve kusmalar
Gebeliğin ilk üç ayındaki en belirgin şikâyetlerden biri olan mide bulantısı ve kusmaların sebebi olarak, plasentadan salgılanmaya başlanan hormonlar, psikolojik sorunlar, yetersiz alınan B6 vitamini, hamileliğe bağlı mide ve bağırsaklarda meydana gelen değişiklikler, tiroid bezlerinin olması gerekenden fazla çalışması gibi etkenler gösterilir. Gebeliğe bağlı mide bulantıları ve kusmalar gebeliğin ilk üç ayında daha çok sabahları görüldüğü gibi gün içinde de birkaç defa tekrarlayabilir. Mide bulantısının ve kusmanın daha fazla olduğu anne adaylarında ikiz gebeliklerinin olduğu dikkat çekmiştir. Genelde mide bulantıları ve kusmalar gebeliğin 3.ayında sona ererken, bazı gebeliklerde doğum zamanına kadar devam edebilir. Mide bulantılarını önlemek için yapılabilecekler
Gün içersinde sık sık az az yemek.
Kuru gıdalara öğünlerde daha çok yer vermek.
Yağsız ve tuzlu gıdalara yönelmek.
Sabahları yataktan hızlı bir şekilde kalkmamak gerekir.
Mide bulantıları ve kusma çok rahatsız edici durumda ise doktora başvurup, gerekirse hastaneye yatarak serum takviyesi alınabilir.


Sinirlilik
Gebelik döneminin ilk 3 ayında anne adayında birden bire gelişen sinirlilik, aşırı duygusallık, aşırı alınganlık, sürekli endişeli bir ruh hali, sürekli bir huzursuzluk hali gözlenebilir. Bu psikolojik değişimler gebelik kaynaklı hormonların değişmesiyle alakalı geçicici bir durumdur. Gerekirse psikolojik destekle bu geçici dönem az rahat şekilde atlatılabilir.
Sürekli idrara çıkma hali

Gebelik döneminde ilk üç ayda rahim büyüdükçe, böbreklerin fonksiyonlarında meydana gelen değişimler idrara çıkma isteği verir. Bazen bu durum biraz daha hat safhaya çıkarak hapşırırken, öksürürken, gülerken bir miktar idrar kaçırma hali yaşatabilir. Bunun en büyük sebebi büyüyen rahmin zamanla idrar torbasına baskı yapmasıdır. Bu durum 3 ay sonra geçerken gebeliğin son ayında bebeğin kafasının mesaneye baskı yapmasıyla tekrar meydana gelebilir. Bu safhayı rahat atlatmak için idrarın geldiği hissedildiği her an hemen idrara çıkılmalıdır. Zira idrarı tutmak zamanla idrar yolarında enfeksiyona sebep olabilir.
Göğüslerde sızı hissedilmesi
Gebelik döneminde östrojen, prolaktin ve progesteron ismi verilen hormonlarının salgılanma miktarının artması hamile kadınların göğüslerinde büyük değişikliklerin meydana gelme sebebidir. Hamileliğin ilk haftalarında göğüslerde büyümeye bağlı ağrı ve sızılar meydana gelmeye başlar. Bu geçici bir süreçtir ve bu süreçte göğüslerde hissedilen ağrıyı azaltmak için göğüs uçlarını uyarmaktan sakınabilirsiniz.
Baş ağrısı ve halsizlik
Gebeliğin ilk üç ayında sık sık baş ağrıları hisseden birçok gebe kadın, aynı zamanda kendisini halsiz ve yorgun hisseder. Gebeliğin ilk 3 ayında gelişen metabolizma değişiklikleri, hormonların değişimi, psikolojik etkenler gebe kadına sık sık baş ağrısı ve yorgunluk hissi uyandırır. Gebeliğin ilk üç ayında görülen baş ağrıları masum iken, 6.aylarda görülen baş ağrıları ciddiye alınmalıdır.
Leke halinde kanamalar
Genelde gebeliğin her anında görülebilme riski olan lekelenme halinde kanamalar, çoğunlukla gebeliğin ilk üç ayında kendini gösterir. Gebeliğin ilk 3 ayında görülen lekelenme şeklindeki kanamaların düşüğe sebep olma riskine karşı yatarak dinlenmesi önerilir. Gebeliğin bütün evrelerinde görülebilecek her kanama miktarı kesinlikle önemsenmeli ve doktora başvurulmalıdır.
Kasık ağrısı
Gebeliğin özellikle ilk 3 ayında rahmin büyümesine bağlı olarak rahmi tutan bağ dokularının gerilmesi ile kasıklarda ağrı hissedilir. Ilık banyo yapılması kasık ağrılarını hafifletmekte oldukça etkilidir.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
Gebelik Döneminde Baş Ağrısı ve Bacak Krampları

Gebelik Döneminde Baş Ağrıları
Hamilelik döneminde meydana gelen hormonal gelişmeler, yaşanan duygusal stresler, yorgunluklar kadınlarda sık sık yaşanan baş ağrılarına sebep olabilmektedir. Şiddetli baş ağrıları daha çok gebeliğin ilk aylarında görülmektedir.
Hamile kalmadan önce migren hastası olan kadınlar, gebelik döneminde migren nöbetlerini daha sık geçirir hale gelebilirler.
Gebelik döneminde yaşanan bağ ağrılarının ana sebebi, beyne ulaşan kan damarlarının bir daralıp ani bir şekilde birden genişlemesidir.
Genelde gebelik döneminde görülen baş ağrıları fazla önemsenmese de, şayet bu baş ağrılarına ağır karın ağrısı, görme de sorun yaşama, bedende karıncalanma gibi sorunlarda eklenirse hemen doktora başvurulmalıdır.
Hamilelik döneminde yaşanan baş ağrılarını önlemek için yapılabilecekler:
Gebelik dönemindeki baş ağrılarınızı engellemek için düzenli olarak yapacağınız egzersizler işe yarayacaktır.
Baş ağrınız tuttuğunda karanlık ve sessiz bir odada uzanmanız ve rahatlamanız iyi gelecektir.
Gebelik döneminde uykusuz kalmak veya çok fazla uyumak baş ağrısı yapabilir.
Havasız kalırsanız baş ağrınız tutabilir bu sebeple sık sık temiz hava alabileceğiniz ortama çıkın.
Kola, peynir, şarap gibi yiyecek ve içeceklerden uzak durun.
Migren hastası iseniz migren ilaçlarınızı kesinlikle doktorunuza danışın.


Gebelikte yaşanan bacak krampları
Hamilelik döneminin genelde 24. haftasından sonra bacak krampları meydana gelir. Genelde uyku esnasında sabah karşı yaşanan bacak krampları hemen hemen her gebe kadının yaşadığı bir sorundur.
Gebelikte bacak kramplarının nedenleri:

Gün içersinde çok fazla ayakta durmak, yorulmak, ayaklardaki veya bacaklardaki varisler, büyümeye başlayan rahmin dolaşım sistemine baskı yapması, hızla kilo almak gebelik dönemindeki bacak kramplarının en önemli nedenleridir.
Bunun yanında gebelikte kramp oluşmasına kalsiyum, magnezyum ve potasyum eksikliği olarak belirtilir. Aynı zamanda fazla fosfor alınması da bacak kramplarına sebep olabilir.
Gebelikte krampları engellemek için yapılabilecekler:
Gün içinde çok fazla ayakta kalmayın.
Oturmak istediğiniz zamanlar ayaklarınızın altına yüksek bir sehpa, yastık gibi bir nesne alın.
Bacak bacak üstüne atmayın.
Gece uyumadan önce hafifi hareketlerle bacak kaslarınızı ve baldırlarınızı gerin.
Gün içinde oturduğunuz yerden ayak bileklerinizi daire şeklinde çevirin.
Uyumadan önce alacağınız ılık duş gece kramplarından sizi koruyacaktır.
Bol kalsiyum içeren besinler tüketin, ancak fosfor içeren besinlerden uzak durun.
Kalsiyumu süt, peynir yerine yeşilliklerden almaya özen gösterin.
Bacaklarınıza kramp girdiğinde sıcak havlu gibi bir şeyle sıcak kompleks uygulayın.
Kramplar çok şiddetli ve çok sık oluyorsa mutlaka doktorunuza bildirin.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
[h=1]Gebelik döneminde akıntı[/h]Hamilelilik döneminde gebelik hormonları, vajina içersindeki floradaki dengeyi bozar ve vajinal akıntının çoğalmasına sebep olur. Gebelik dönemindeki lökore adı verilen bu akıntı, bazen renksiz, bazen süt görünümünde, bazen az derecede kokusu olan bir akıntıdır. Gebelikte görülen bu akıntı aslında normal bir fonksiyondur. Hamileliğin dönemi ilerledikçe bu vajinal akıntı artmaya başlar ve renginde koyulaşma başlar. Bu tür akıntılar gebelikte yaşanan fizyolojik akıntılar olarak değerlendirilmelidir. Lakin gebelik döneminde yaşanan bu vajinal akınıtının rengi dikkat çekici oranda değişiyorsa ve sürekli yanma ile kaşıntı şikayetine sebep olup, kokusu kötü kokuya dönüşüyorsa enfeksiyon sorunu var demektir. Bu sebeple böyle durumda doktora danışmanız gerekir.
Bunun yanında gebelik döneminde kanlı akıntı veya dikkat çekici ve rahatsız edici oranda koyu renkli kahverengi tonunda akıntı geliyorsa, kesinlikle hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Zira bu tür akıntılar gebelik ile ilgili bir sorun olabileceğini işaret ediyor olabilir.
Hamilelik döneminde kendinizi güçsüz hissetmeniz ve vajinanızın içindeki ph dengesinin hormonlarınıza bağlı olarak değişiklikler göstermesi ile mantar enfeksiyonları yaşayabilirsiniz. Şayet gebelik dönemindeki vajinal akıntınız peynirimsi bir görüntüye sahipse, yapışkan, kötü kokulu kaşıntılı bir halde ise mantar hastalığı yaşıyor olabilirsiniz. Doktorunuza danıştığınızda muhtemelen size hamilelikte kullanılan bazı özel fitiller ve kremler verecektir. Lakin mantar hastalığı inatçı bir hastalık olabileceğinden tekrar nüksedebilir bu sebeple tekrar tedavi olmanız gerekebilir. mantar hastalığınız olduğu durumlarda bunu mutlaka önemseyip tedavi olmalısınız. Çünkü tedavi olmazsanız doğum yaparken mantar hastalığı bebeğinize geçip, bebeğinizin ağzında mantar hastalığına sebep olabildiği gibi doğum keseninizde iyileşmesinin gecikmesine sebep olabilir.
Şayet doktorunuz cinsel ilişki ile size geçen bir enfeksiyon tespit ederse, hem eşinize hem size tedavi önerecek ve muhtemelen cinsel ilişki esnasında prezervatif kullanmanızı tavsiye edecektir.


Hamilelik döneminin ilerleyen zamanlarında vajina akıntılarınız suyun erken gelmesiyle karışabilir. Gelen akıntınızda aşırı artış veya dikkat çekici değişikler olursa kesinlikle doktora görünmelisiniz.
Gebelik zamanında vajinal akıntılardan ve enfeksiyonlardan korunmak için yapabilecekleriniz:
İç çamaşırlarınızı mutlaka pamuklu çamaşırlardan seçin. İç çamaşırlarınızı deterjanla yıkamak yerine sabun tozu ile yıkayın, ardından ütü ile iyice ütüleyin. Ütü iç çamaşırlarınızdaki olası mikroları öldürecektir.
Vajinal akıntınız sizi çok rahatsız edecek durumda ise hijnik ped kullanın. Ancak asla tampon kullanmayın.
Cinsel organınızın temizliği için asla sabun, parfüm, pudra türü şeyler kullanmayın. Genital bölge temziliği için özel olarak üretilmiş olan şampuanları tercih etmeniz daha sağlıklı olur. Gebelik döneminizin hiçbir evresinde, vajinanızın içini kesinlikle su ile yıkamayın.
Gebelik döneminde yediğiniz besinlerin aşırı şekerli besinler olmamasına özen gösterin. Zira aşırı şekerli besinler vajinal, genital mantarlara sebep olabilir.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
[h=1]Gebelikte Aşerme[/h]Gebelik döneminde hemen hemen her hamile kadının yaşadığı bir durum olan aşerme, vakitli vakitsiz, hiç akla gelmeyen besinleri yeme ihtiyacı olarak tanımlanır. Hamile kadınların nerdeyse yüzde sekseninde en olmadık yiyeceklere aşerme durumu dikkat çekicidir. Gebe kadının hiç mevsimi olmayan besinlere aş ermesi, gece uykudan uyanıp ömrü boyunca hiç yemediği besinlere aşermesi çok sık görülen bir durumdur.
Gebelik esnasında aşerdiğiniz yiyecekleri mutlaka tüketmeye özen gösterin. Aşerdiğiniz yiyeceği temin edemiyorsanız ona benzer bir yiyeceği tüketmeye çalışın.
Kimi gebe kadınların normal besinler dışında bildiğimiz toprağa aşerdiği görülür. Buna pika ismi verilir ve bu bir tür hastalıktır. Muhtemelen anne adayında demir eksikliği vardır ve tıbbi tedavi gerekir.
Birçok gebe kadında aşermenin yanı sıra bazı besinlerden tiksinme, iğrenme gibi durumlarda görülür.
Aşerme hamilelik döneminin genelde ilk 3 ayında ortaya çıkar. Gebelik döneminin 5. ayına gelinmesine rağmen hala aşermeler devam ediyorsa bunun altında hormonal sebepler değil psikolojik sebepler yatıyor olabilir.



Bunun yanında gebelik döneminde iğrenmelerin hangi besinlere karşı geliştiği de büyük önem taşır. Örneğin, yağlı yiyeceklerden, kahve, çay türü içeceklerden, salam sosis gibi et türlerinden iğreniyorsanız bu normal bir durumdur. Ancak süt, balık, pişmiş et, meyveler gibi besinlerden tiksiniyorsanız bu normal bir durum değildir. Çünkü gerek sizin gerek bebeğinizin gelişimi için faydalı olan bu besinleri tüketmeniz gerekmektedir. Üstelik gebe kadınlarda en sık görülen iğrenme süte karşı olan iğrenmedir. Hâlbuki kalsiyum deposu olan süt, hem bebeğiniz hamda sizin için çok gereklidir. Şayet sütten iğreniyorsanız peynir ve yoğurt ile bu açığı kapatmalısınız. Peynir ve yoğurttan da iğreniyorsanız, süt içeren tatlılara yönelmeniz gerekir. Bunun yanında doktorunuz da size muhtemelen kalsiyum içeren tabletler vererek açığı kapatmaya çalışacaktır
 

" W£L!K£ "

BurDa LAf ÇoK
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
3,726
Tepkime puanı
66
Puanları
48
Konunun Resim MankenLErinde ÇiqDeminDe Resmini Kullansaydin Canom:DD
 

...C!GDEM...

Paylaşımcı Üye
Katılım
4 Şub 2013
Mesajlar
1,006
Tepkime puanı
4
Puanları
38
haha olurdumda ölçülerim uymaz yoksa ...
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
:)hahahah güzel fikir akşam gördüm çiğdemin resmini alır korum :)
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
[h=1]Sezeryan[/h]Bu zamanda sezeryanla doğum tercih etmekte olan anne adaylarının sayısı oldukça artmaktadır. Bunun en önemli sebebiyse anne adayı açısından normal doğuma oranla sezeryanla doğumun kolay ve rahat olmasıdır. Normal doğum sırasında 8 -10 saat sürebilecek olan doğum süresi, sezeryan doğumuyla 30 dakikada bitiyor olması, anne adayının ve hekimlerin sezeryanla doğumu seçmesinin nedenlerindendir.
Bunların dışında zorunlu haller sebebiylede sezeryan doğumunun tercih edilmesi olasıdır.
Mesela;
Bebeğin duruşunda sorun var ise
Anne adayının kalça yapısındaki darlık normal doğumda tehlike yaratabilirse
Tansiyon hastalığı var ise anne adayında ve de normal doğum sırasında tansiyonun yükselme tehlikesi bulunuyor ise
Bebeğin gelişiminde gerilik bulunuyor ise
Anne adayında ıkınmansa engel olacak bel fıtığı, hipertansiyon gibi rahatsızlıklar bulunuyor ise
Anne adayında genital bölge daraltılması ameliyatı var ise

İkiz, üçüz şeklinde çoğul hamilelik bulunuyor ise
Rahim ağzını plesanta kapatıyor ise
Anne adayının vajinasında tümör, herpes gibi rahatsızlıklar var ise
Anne adayının yaşının ilerlemiş olması ve de tüp bebek tedavisiyle hamileliğin gerçekleştiği hallerde sezeryan doğumu tercih sebebidir.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
[h=1]Tüp Bebek[/h]Tüp bebek eşlerin 1 seneyi aşan zaman içinde hiçbir korunmada bulunmadıkları halde hamilelik meydana gelmemesi halinde, bebek sahibi olabilmek adına uygulanan bir yoldur. Anne adayından alınan yumurtalar ile erkeklerden temin edilen spermler, labratuvarlarda döllendirilerek ve de ortaya çıkan embiriyolar 2 – 5 gün içerisinde anne adayının rahmine yeniden yerleştirilmesiyle uygulanmakta olan yönteme tüp bebek yöntemi denir.
Tüp bebek tedavisinin birinci yolu, anne adayından temin edilecek kaliteli olan yumurta hücreleri olur. Anne adayının regl döneminin 2 veya 3 gününde gereken testler yapılmalı ve de anne adayımıza bu testlerin neticesinde çatlatma iğnesi diye bilinen enfeksiyon uygulanmaktadır. Çatlatma iğnesi uygulandığı süreden 32 ile 36 saatin içerisinde yumurtalar toplanmaya başlar. Kalitesi yüksek olan yumurtaların toplanması işlemi 30 dakika sürer. Toplanmış olan yumurtalar ivedi olarak laboratuara alınıp incelenir ve de içerisinde olgun olanlar ayrılıp döllenme operasyonu başlatılır. 30 dakika süren yumurta toplama operasyonu nedeniyle anne adayımız bir saat dinlenmeye alınır ve de evine yollanır. Uygulanan operasyonun 15 – 16 saat ardından yumurtalar döllenmiş mi, döllenmemiş mi kontrol edilmektedir. Döllenmiş olan yumurtalar kültür ortamlarına yeniden konulmakta ve gelişim sürelerinin bitmesi beklenmektedir.

Gelişim süresini bitiren embriyolar anne adayımıza nakledilmek için hazır hale getirilir. Anne adayımız embiriyo nakli yapılması için jinekolojik masaya yerleştirilir. Bu transfer sırasında ağrı ve de acı hissedilmediği için anne adayımıza hiçbir anestezi uygulanmamaktadır. Jinekolojik masadaki anne adayımızın vajinasına spekulum yerleştirilir vajen ile rahim ağzı özel sıvıların ve de steril serumların yardımlarıyla temizlenir. Daha sonra katater vasıtasıyla embriyolar anne adayımızın rahmine konulur. Anne adayımızın rahmine konulan embriyoların adeti genellikle 2 ile 4 arasında değişir. Embriyo adetinin 2’ nin üzerinde olmasının sebebi anne adayımızın hamilelik şansını arttırmak içindir. Transferin bitmesinin yaklaşık bir saat ardından anne adayımız evine yollanır.
Anne adayımız embriyo transferi olduğu günün ardından 13 gün sonra hamilelik testini yapmak üzere beklemeye başlar.
Tüp bebek yöntemi için en sık sorulan sorular ve cevapları şöyledir;
Tüp bebek yönteminde başarının sağlanabilmesi için yaş faktörü ne kadar etkilidir?
Tüp bebek yöntemini isteyen bayanların yaş aralığı 35 olanların başarı şansları % 55, 35 ila 38 yaş arasındakiler için %45, 38 ila 40 yaşları için %38, 40 yaşın üzerindeki bayanlar içinse bu oran %23 hamilelik şansı vardır.
Tüp bebek yönteminde başarı sağlamakta kistler engel midir?
Kistler yumurtalıkta bulunarak yumurtlamaya mani olduğundan dolayı, ilk olarak kistler tedavi edilip yok olmaları sağlandıktan sonra tüp bebek yönteminde başarı sağlanabilir.
Tüp bebek tedavisi ne kadar sürüyor?
Hemen, hemen iki hafta sürer
Tüp bebek yöntemi için yaş sınırlaması bulunmakta mıdır?
Tüp bebek tedavisi çoğunlukla 45 yaşına kadar olan bayanlara uygulanmaktadır.
Tüp bebek tedavisini kaç sefer tekrarlayabiliriz?
Belli bir sayısının olmamasıyla beraber 7-8 defa uygulanabilir. Her uygulamanın sonrasında 90 günlük bir ara verilmesi gerekir.
Tüp bebek yöntemiyle gebelik olduğunda düşürme tehlikesi doğal yollardan gebe kalanlara oranla daha mı yüksektir?
Hayır böyle bir durum söz konusu değildir.
Döllenmiş olan yumurtalar annenin rahmine konulmasından evvel anormal olup olmadığının tespiti mümkün müdür?
Evet. Döllenen yumurtalar anne rahmine konulmadan evvel genetik tanı uygulamasının yapılmış olmasından dolayı yumurtaların arasında kromozon bozukluğu var olan var ise tespiti mümkündür ve de sağlıklı olanları rahme konulur.
Hamileliğin başlamasının ardından genetik bir rahatsızlığın olup olmadığını anlamak mümkün müdür?
Evet. Hamileliğin kimi dönemlerinde yapılan tarama testleri sırasında, içerisinde bebeğin olduğu sıvıdan örnek alınır ve de bu sayede bebeğin kromozom analizi yapılır ve genetik rahatsızlığın söz konusu olup olmadığı anlaşılır.
Yumurtalıklarında kist olan hastaların tüp bebek tedavi süreci nasıl olur?
Yumurtalıklarında kist bulunan kişinin kist büyüklüğü 3 cm nin altında ise tedavi başlatılır. Ama 3 cm den iri ise iğnelerin kullanım süreleri uzatılıp küçültülmesi için çalışılır. Hala kistler ufalmıyorsa iğneyle kist sıvısı alınmaktadır.
Dış gebelik riski tüp bebek tedavisinde olabilir mi?
Doğal yollarda olan hamileliklerde dış gebelik riskinin olması gibi tüp bebek tedavisinde de dış gebelik tehlikesi bulunur fakat oran % 2 gibidir.
Tüp bebek tedavisinde bebeğin cinsiyetini belirleyebilir miyiz?
Hayır. Bu yol Türkiye kanunlarına göre yasaktır.
Tüp bebek yöntemi İslami koşullara göre haram olur mu?
Diyanet işlerinin açıklamasına göre tüp bebek yöntemi dinimize göre haram değildir. Evli çiftin isteği bebek sahibi olabilmektir ve de tüp bebek uygulamasının amacı budur. Dinimizce bir sakıncası bulunmamaktadır.
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
[h=1]Lohusalık Dönemi[/h]Lohusalık, kadının doğum yaptıktan sonraki 42 gün sonucunda, hamileliğin kadına getirdiği fizyolojik ve psikolojik değişimlerin, hamilelikten önceki şekline dönüşmesidir.
Lohusalık dönemi, kadının hayatını tehdit edici hastalıkların ortaya çıkabileceği bir süreç olduğu için, son derece önemli bir dönemdir.
Lohusalık sürelerine 3 gruba ayrılır:
Doğumdan sonraki ilk 24 saat çok erken lohusalık olarak tanımlanır.
Doğumdan sonraki ilk 1 hafta erken lohusalık dönemi olarak ifade edilir
Geç lohusalık dönemi ise bir haftadan sonra kalan süreyi ifade eden lohusalık dönemidir.
Kadında üreme organları 6 hafta içersinde normal çalışma sistemine döner ve süt vermeyen annelerin çoğu bu dönemde adet görmeye başlar. Süt veren kadınların ise adet dönemlerinin düzene girmesi 6 ay kadar sürebilmektedir. Kadının doğum yapmasının ardından fark edilen ilk değişiklik, rahmin doğum sonrası aldığı şeklin doğum öncesi haline geri dönmesidir. Tıp adıyla involusyon ismi verilen rahim küçülme halidir.


Rahim (Uterus) involüsyonu
Rahim (uterus) involüsyonu; kadının rahminin doğum yaptıktan sonra, gebelik dönemi öncesindeki haline dönüşmesine verilen isimdir.
Gebelik dönemi boyunca kadın rahmi, ağırlığı ortalama 20 kat kadar büyümektedir. Doğum gerçekleştiği andan itibaren rahim süratle küçülmeye başlar. Bebek ana rahminden çıktıktan hemen sonra rahim, gebeliğin 20. haftasındaki boyutuna geriler. Bu esnada mevcut ağırlığı ortalama 1 kilogramdır. Doğum gerçekleştikten 1 hafta sonunda, rahim gebeliğin 12. haftasındaki haline döner. Nihayetinde doğum sonrası 6.haftada rahim artık gebelik öncesi boyutlarına dönmüş olur.

İnsan vücudunda hem ağırlık hem hacim açısından, bu kadar hızla büyüyüp sonra aynı hızla küçülen başka bir organ daha yoktur. Uterusun gösterdiği bu değişim bilim dünyası tarafından şaşkınlıkla karşılanmakta ve hala bilimsel yönden kesin olarak açıklanamamaktadır.
Doğum gerçekleştikten hemen sonra, meydana gelen rahim kasılmalarını gösterdiği güç, doğum esnasındaki güçten daha fazladır. Bunun akabinde gerçekleşen ağrılara ise afterpains ismi verilmektedir. Gerçekleşen ağrılar, doğum sonra 3-4 daha devam edebilir. Kadın daha önce doğum yapmış ise ağrı multiparlarda daha fazla hissedilmektedir. Doğum sonrası yaşanan ağrılar ilk 12 saatte daha sık ve şiddetli iken, doğumdan 12 saat sonrasında ağrıların sıklığı ve şiddeti azalır. Lohusalı kadın, bebeğini emzirirken, vücut aldığı uyarı ile beyinden salgılanan oksitosin isimli hormon vasıtasıyla rahim kasılması gerçekleşerek buna bağlı olarak kasık ve karın bölgesinde belli ağrıları hisseder.
Doğum gerçekleştiğinde plesantanın ayrılmasının akabinde, plasentanın uterusa yapıştığı bölge yarı yarıya küçülmektedir. Bu küçülme ile birlikte açık olan damar uçları kapanmakta ve böylece kanama azalmaktadır.
Kadın rahminin içini döşeyen ve “endometrium” ismi verilen zar tabakasının, eski haline dönmesi 3 haftayı alırken, plesantanın olduğu alan 6 haftada eski haline döner.


Doğum sonrası vajinal akıntılar (Löşi, Lochia)
kadının doğum yaptıktan sonra, lohusalık döneminde rahim içinden gelen akıntıya “Löşi (lochia)” ismi verilir. Rahimden gelen ilk taze kırmızı kan “löşi rubra” ismi ile tabir edilir. Bu sıvının içersinde bazı kan ve doku parçacıkları bulunmaktadır. Rahimden gelen bu akıntının miktarı bir kaç gün içinde azalır ve rengi açılmaya başlar. Bu duruma löşi seroza denilir. Lohusalık döneminin ikinci haftasından itibaren daha koyu kıvamlı ve daha açık renkli “löşi alba” isimli akıntı gelmeye başlar. Doğum yapıldığı andan 4 hafta sonra bütün bu vajina akıntıları kesilir. Lohusalık döneminde yaşanan Löşi akıntısı içerği bakımında enfeksiyon çok meyilli bir ortam yaratır bu sebeple hijene çok dikkat edilmesi gerekir.
Doğum sonrası serviks (rahim ağzı), vajen ve diğer değişiklikler
Doğum sırasında 10 cm kadar açılan ve tamamen incelen serviks (rahim ağzı) açıklığı, 7 gün sonunda ortalama 1 cm’ye inmektedir. Kadının rahim ağzı, normal doğumla bebek dünyaya getirenlerde yuvarlaklığını kaybedip yassı bir hal alır. Serviks’in tam anlamıyla iyileşmesi ise 6 haftalık bir süreci kapsar.
Doğum esnasında oldukça zorlanan ve esneyen vajinal doku yavaş yavaş iyileşme sürecine girer ve loğusalık döneminin 3. haftasının sonunda son halini alır. Fakat rahim asla doğum yapmadan önceki haline, gerginliğine dönemez. Vajinanın normal doğumla kaybettiği bu elastik hali, birçok çiftin cinsel yaşamını olumsuz etkileyeceği korkusundan, sezaryen doğu tercih edilmektedir.
 
Üst