This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Özlemler ayaza vurduğunda
bitmeyen geceden öte
nelere gülümseriz belli etmeden
içimize ağlarız
aşkdır kirpikleden sızan.
soğuk ayrılıklardan
ölüm kokulu gecelerde
umutlarımıza sonbahar eser
bir kuru yaprak oluruz
rüzgardır çiçekleri savuran.
yalnız başımıza deniz kıyısında
anılar...
Büyük taş binada
küçük demir kapılar
sevdalar zincirli
tutsak sevdalar
güneşe kuşlara
hasret yıldızlara
açılmaz olur
kilitler gözlere
bedenler hapis
ruhlar şiir yazar
aşklara mahpusta..
yanar diller sessiz
sitem bin olur
geçmiş günlere
keşkeler çoğalır
kapıların ardında...
Gün günü bağladı yine
kara vedalar denizinde
umut yoktu buluşmalara
aşkın vuslat bahçelerinde
kalp ağrısı geçmez diyorum
yemin etmemiş hekim gelsin
gözlerimde küllenmiş hüzünler
ellerin bileklerime kenetlensin
bana bu yer gök ah etsin
haramdır yaşamak sensiz
sökmesin şafak...
Susmak çaredir bazen
değer beklediğine
bir bakış yeter söze
söze de gerek yok
konuşmadan da
seviyorum der gözler.
Çok uzaklardan dudağından
dök sevda buseni
avuçlarına
avuçlarından rüzgarlara bir savur
öyle bir savurki
aşk yağmurları yağsın
yanan ateşten yıldızlarıma.
Ben...
Tılsım lı akşamların
güzel sesli aydınlığı
nağmelerini döksün bırakta
notalarıyla sevdanın
tınısı yayılsın gözlerinin
ışık ışık ışıldasın
gelen alacakaranlığa
inadı olsun hoyratlığının
ay parıldasın gizlice,
yalnızca senin olsun
koynunda büyüttüğün aşkı
sev sevdanın büyüsünde..
İbrahim Nacar
Ellerinden tutup
kollarında ölmeye az kaldı
gözlerim gözlerine
dolduğunda
cennet melekleri
senin şarkını mırıldandığında
ve o en sevdiğin şarkıyı
beraber söylediğimizde
saçlarını süsleyecek
mavi kanatlı kelebek.
İbrahim Nacar
Puslu bir istanbul gününün
seneler geçti üzerinden
zaman aldı gitti gördüklerinden
belki
sende değiştin biraz
çok az kaldı siyah saçlarından
belkide seviyorsun diye en çok da
aklımdaki gülüşünü
her çay içişimde özledim
neler özlemedim sana dair
gün ışığında kavuşmalar
gecenin...
Her şiir bir oyun sahnesiyse
sen hangi şiirin başrolundesin
söylenmemiş hangi replik düşücek
dudaklarından kalemine ansızın
İçinde yorulduğun yıllarınımı
fırtınalardan yanaşamadığın
limanlarınımı
yoksa siyah beyaz filmlerin
yardımcı oyuncularınımı
döküceksin mısralarına...
Gözlerinden avuçlarına dökülen
eriyen ruhunun can kırıkları
olduğunda
omuzlarında sıcak bir el olurum*
*Ellerinde yaşanmamış anılarının
sevdalanmış şarkısı dudaklarından
döküldüğünde
saçlarında bir öpücük olurum*
*Avare gönlünün asileşen saatleri
doğmayacak güneşin son batışına
daldığında...
Yollar bile bizi özledide
ne ben gidebildim
ne o gelebildi
kısır bir döngüde
yeryüzünün orta yerinde
kalakaldık
sakıncalı kavuşmalara
sarılamadık..
İbrahim Nacar