Mayis60FM - Şarkı Sözleri , Flatcast Tema

This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!

Zengin... Oğullar... Köylü... Deve... Kadı...

MayıS

Sayfa Yöneticisi
Katılım
27 Ocak 2013
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
51
Puanları
48
Eski zamanların birinde, yaşlı ve çok zengin adamın, birbirinden zeki 3 oğlu varmış. Adam bir gün amansız bir hastalığa yakalanmış, vasiyetini açıklamak için oğullarını yanına çağırmış.



-Çocuklar, benim vaktim geldi. Ölüm döşeğinde size doğruları söylemek zorundayım: Bütün varlığımı; yalancılığıma, arsızlığıma, liyakate saygı duymamaya, acımasız davranışlarıma ve kibirli ve açgözlü olmaya borçluyum.

Mallarımı bölüşeceksiniz diye birbirinize düşmemeniz için ‘falanca’ şehirde kadılık yapan, kendim gibi bildiğim birini size yardım etmesi için görevlendirdim. O mutlaka kendisine pay çıkaracaktır, uyanık olup zekice davranırsanız mallarımı aranızda eşit bölüşürsünüz. Davranamazsanız malların büyük bölümü elinizden uçar gider.



Çocuklar, çevresinde saygı gören, hayırsever olarak tanınan babalarının açıklamasından etkilenir ve üzülürler, ama yaşamının sonunda yaptığı bu dürüst açıklamaya da saygı duyarlar.



Yaşlı ve çok zengin adam kısa bir süre sonra ölür.



Çocuklar, mirası eşit paylaşabilmek için babalarını dediği Kadı’nın yaşadığı şehre gitmek üzere yola çıkarlar. Yolda rastladıkları bir adama rastlarlar ve nereden gelip, kime gittiklerini söylerler. Adamın,



-Arkadaşlar, ben devemi kaybettim; geldiğiniz yolda gördünüz mü?



Büyük kardeş;


- Tek gözü kör müydü?



-Evet.


Ortanca kardeş;


-Kuyruğu kesik miydi?



-Evet.



Küçük kardeş;


-Bir ayağı topal mıydı?



-Evet.


Bu sorulardan sonra üç kardeş de “biz senin deveni görmedik” der.



Adam birden sinirlenir:



-Nasıl olur. Devenin bütün özelliklerini bildiniz, hem de görmedik diyorsunuz. Bende sizinle beraber gelip, gittiğiniz yerdeki Kadıya sizi şikâyet edeceğim.


Kardeşler: "neden olmasın, sende gel" derler, hep birlikte yola koyulurlar…
Sonunda Kadı’nın yanına varırlar.



Üç kardeşten, en büyüğü:


-Efendim bizim babamız vefat etmeden önce mirası bölüşmemiz için size gelmemizi söylemişti. Biz de bu yüzden geldik.



Kadı, devesini kaybeden adama döner,



-Sen niye geldin?



“Efendim ben devemi kaybettim. Yolda bunları gördüm, devemi gördünüz mü dedim, onlar da devemin bütün özelliklerini bildikleri halde görmedik dediler. Ben bunlardan şüpheleniyorum.”


Kadı, kardeşlere döner, her birine tek tek sorar:


-Sen, nerden bildin tek gözünün kör olduğunu?


-Efendim, yolda gelirken yeşillik yerden geçtik. Baktım ki yeşilliklerin hep bir tarafından yenilmiş, öbür tarafına yanaşılmamış bile. Devenin tek gözünün kör olduğunu oradan anladım.


-Peki, sen nerden bildin kuyruğunun kesik olduğunu.


-Efendim, yolda gelirken deve pisliği gördüm. Pislikler, hep dağınık düşmüş; kuyruğu olsaydı hep toplu düşerdi, devenin kuyruğunun kesik olduğunu oradan bildim.


-Peki, sen nerden bildin bir ayağının topal olduğunu.


-Efendim, gelirken gölden geçtik. Baktım ki devenin 3 ayağının tam izi, bir de yarım ayak izi var. Tek ayağının topal olduğunu oradan anladım.


Kadı, devesini kaybeden adama döner:



-Kardeşim, bunlar senin deveni görmemişler, var yoluna git deveni ara.



Kadı, o adamı gönderdikten sonra düşünür; "bunlar benden zeki; ben bunlara nasıl miras bölüştüreceğim de bu işin bana faydası olacak? En iyisi bunlara bir ziyafet vereyim sonra da kapı arkasından dinleyeyim, bakalım ne konuşuyorlar" der, kendi kendine…



Üç kardeşi evine götürür, hanımına güzel ziyafet hazırlatır. Sofraya, dilleri açılsın düşüncesi ile şarap bile koydurur. Kapının arkasından dinlemeye başlar.



Büyük kardeş;


-Kuzu çok iyiymiş ama keşke köpek sütü emmeseydi.


Ortanca kardeş;


-Şarap iyiymiş ama keşke testisi mezar toprağından olamasaydı.


Küçük kardeş;


- Kadı, çok iyi adammış ama keşke yalaka olmasaydı.



Bu adamların yaklaşımlarından ne denli dikkatli olduklarını anlayan kadı, araştırmaya başlar.


Kuzuyu aldığı adama sorar, "aldığım kuzu, köpek emdi mi?”


-Kuzunun annesi ölmüştü, ben de kapının önünde yatan köpeğe emzirttim.



Testiciye, " testilerini neredeki topraktan yapıyorsun?”



-Buralarda en iyi testi toprağı mezarlıkta, ben de mezar toprağından yaptım.



Kadı, “bunlar, kuzunun köpeği emdiğini ve testinin mezar toprağından yapıldığını bildiler de, benim yalaka olduğumu nereden çıkardılar?” diye düşüne düşüne eve varır.


Büyük kardeşe;


-Söyle bakalım, kuzunun köpek emdiğini nerden bildin?


-Nerden olacak, bak kuzunun budunun bu kenarında yağ olmaz, ama köpek emdiği için burada yağ var.


Ortanca kardeşe;


-Söyle bakalım, şarabın testisinin mezar toprağından olduğunu nerden bildin?


-Nerden olacak, içiyorum içiyorum zevk yerine keder veriyor.


Küçük kardeşe;


-Söyle bakalım, sen benim yalaka olduğuma nasıl karar verdin?



-Nereden olacak, babamız: Bütün varlığını ve zenginliğini; Yalancılığı, Arsızlığı, Liyakate saygı duymaması, Acımasız davranışları ve Kibirli ve Açgözlü olmasına borçlu olduğunu söylemiş, size gönderirken de, onu kendim gibi bilirim diye ilave etmişti.



-“Hacı, hacıyı Mekke’de; deli, deliyi dakkada bulur” veya “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” durumu ...
 

7. Mevsim

Paylaşımcı Üye
Katılım
2 Haz 2013
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
63
Çok güzel hikayeymiş teşekkürler paylaşımın için.
 
Üst