MayıS
Sayfa Yöneticisi
- Katılım
- 27 Ocak 2013
- Mesajlar
- 1,303
- Tepkime puanı
- 51
- Puanları
- 48
Bir mescidde, zengin bir adamla bir derviş namaz
kılıyorlardı. Birbirlerine o kadar yakındılar ki,
okuduklarını ve dua ettiklerini duyabiliyorlardı. Derviş
namazını bitirdikten sonra ellerini açtı ve:
“Yâ Rabbi! Bugün beni şu şu yemeklerle ve şu çeşit
tatlılarla rızıklandır” diye dua etti. Dervişin bu şekilde dua ettiğini duyan zengin, içinden şöyle geçirdi:
“Bana duyurmak için böyle dua ediyor. Aklınca
benden para koparacak. Böyle yapmaktansa
doğrudan doğruya gelip benden para istese verirdim.
Şimdi ona hiçbir şey vermem” O bunları düşünürken, derviş de mescidin bir kenarına
çekilmiş, uyuklamaya başlamıştı. Az sonra mescide
elinde tepsi bulunan bir adam geldi. Doğru uyuyan
dervişin yanına gitti. Uyandırdı. Elindeki tepsiyi ona
verdi. Derviş tepsinin üzerini açtı. Tepside ise az
önce duasında Allah’tan istediği yiyecekler vardı. Zengin geriden geriye bu hadiseyi takip ediyordu.
Derviş doyuncaya kadar yedi. Bir miktar yiyecek
kalmıştı. Tepsiyle beraber onu getiren adama verdi.
Üzerini örtüyle örttü. Bir kenara çekildi. Bu duruma
hayret eden zengin kişi, merakla yemekleri getiren
adama yaklaştı: “Arkadaş sen kimsin?”
“Ben hamallık yapan bir kimseyim”
“Bu adamı tanıyor musun?”
“Hayır”
“Bu yemekleri bu dervişe kim gönderdi?”
“Kimse göndermedi, ben getirdim” “Peki tanımıyorsun da niçin getirdin?”
“Ben fakir bir kimseyim. Hamallık yapıyorum. Yükünü
taşıdığım bir zengin bana fazlaca para vermişti. Çoluk
çocuğum ve hanımım da benden epeydir böyle
yiyecekler almamı istiyorlardı. Bu yemeklerin
yapılacağı malzemeleri aldım. Eve getirdim. Hanım yemek yapmakla meşgul iken ben de bir kenara
çekildim. Orada uyumuşum. Rüyamda Resûlallah
aleyhissalâtü vesselâm efendimiz Hazreti
Muhammedi gördüm. Bana buyurdular ki: “Mescidde
bir velî var. O yemekten ona da götür. Yiyebildiği
kadar yesin. Kalanını da siz yeyin. Allah u Teala size bereket verir. Bunu yaparsan senin Cennete girmene
ben kefil olurum.” Uyanır uyanmaz hemen tepsiyi
buraya getirdim. Gerisini siz de gördünüz” Bu vaziyet karşısında adeta hayretler içinde kalan
zengin sordu:
“Bu yemekler için sen ne kadar masraf ettin?”
“Şu kadar para (O zamanın parasına göre birşeyler
söyler)”
“Sana yaptığın masrafların 10(on) mislini vereyim, bana kazandığın sevapların bir kısmını ver”
“Hayır”
“20(yirmi) mislini vereyim”
“Olmaz”
“50(elli) mislini vereyim, 100(yüz) mislini vereyim” “Boşuna uğraşma. Ne kdar para,mal mülk de versen
ben yine vermem. Bunun karşılığında Resûlallah
aleyhissalâtü vesselâm efendimiz benim Cennete
girmeme kefil oldu. Bütün dünyayı versen yine
vermem. Eğer senin bu sevaptan nasibin olsaydı, bu
iş sana nasip olurdu. Baksana, yanyana namaz kılmışsınız ama senin paran nasip olmamış !
kılıyorlardı. Birbirlerine o kadar yakındılar ki,
okuduklarını ve dua ettiklerini duyabiliyorlardı. Derviş
namazını bitirdikten sonra ellerini açtı ve:
“Yâ Rabbi! Bugün beni şu şu yemeklerle ve şu çeşit
tatlılarla rızıklandır” diye dua etti. Dervişin bu şekilde dua ettiğini duyan zengin, içinden şöyle geçirdi:
“Bana duyurmak için böyle dua ediyor. Aklınca
benden para koparacak. Böyle yapmaktansa
doğrudan doğruya gelip benden para istese verirdim.
Şimdi ona hiçbir şey vermem” O bunları düşünürken, derviş de mescidin bir kenarına
çekilmiş, uyuklamaya başlamıştı. Az sonra mescide
elinde tepsi bulunan bir adam geldi. Doğru uyuyan
dervişin yanına gitti. Uyandırdı. Elindeki tepsiyi ona
verdi. Derviş tepsinin üzerini açtı. Tepside ise az
önce duasında Allah’tan istediği yiyecekler vardı. Zengin geriden geriye bu hadiseyi takip ediyordu.
Derviş doyuncaya kadar yedi. Bir miktar yiyecek
kalmıştı. Tepsiyle beraber onu getiren adama verdi.
Üzerini örtüyle örttü. Bir kenara çekildi. Bu duruma
hayret eden zengin kişi, merakla yemekleri getiren
adama yaklaştı: “Arkadaş sen kimsin?”
“Ben hamallık yapan bir kimseyim”
“Bu adamı tanıyor musun?”
“Hayır”
“Bu yemekleri bu dervişe kim gönderdi?”
“Kimse göndermedi, ben getirdim” “Peki tanımıyorsun da niçin getirdin?”
“Ben fakir bir kimseyim. Hamallık yapıyorum. Yükünü
taşıdığım bir zengin bana fazlaca para vermişti. Çoluk
çocuğum ve hanımım da benden epeydir böyle
yiyecekler almamı istiyorlardı. Bu yemeklerin
yapılacağı malzemeleri aldım. Eve getirdim. Hanım yemek yapmakla meşgul iken ben de bir kenara
çekildim. Orada uyumuşum. Rüyamda Resûlallah
aleyhissalâtü vesselâm efendimiz Hazreti
Muhammedi gördüm. Bana buyurdular ki: “Mescidde
bir velî var. O yemekten ona da götür. Yiyebildiği
kadar yesin. Kalanını da siz yeyin. Allah u Teala size bereket verir. Bunu yaparsan senin Cennete girmene
ben kefil olurum.” Uyanır uyanmaz hemen tepsiyi
buraya getirdim. Gerisini siz de gördünüz” Bu vaziyet karşısında adeta hayretler içinde kalan
zengin sordu:
“Bu yemekler için sen ne kadar masraf ettin?”
“Şu kadar para (O zamanın parasına göre birşeyler
söyler)”
“Sana yaptığın masrafların 10(on) mislini vereyim, bana kazandığın sevapların bir kısmını ver”
“Hayır”
“20(yirmi) mislini vereyim”
“Olmaz”
“50(elli) mislini vereyim, 100(yüz) mislini vereyim” “Boşuna uğraşma. Ne kdar para,mal mülk de versen
ben yine vermem. Bunun karşılığında Resûlallah
aleyhissalâtü vesselâm efendimiz benim Cennete
girmeme kefil oldu. Bütün dünyayı versen yine
vermem. Eğer senin bu sevaptan nasibin olsaydı, bu
iş sana nasip olurdu. Baksana, yanyana namaz kılmışsınız ama senin paran nasip olmamış !