Mayis60FM - Şarkı Sözleri , Flatcast Tema

This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!

DUA ile Başlayan herşey çok güzeldir

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63

Bir gün çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle manava girer.Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır.

Kocasının çok hasta olduğunu,çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler.

Manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkanını terk etmesini ister.Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek

Lütfen efendim der’ paramız olur olmaz getirip ödeyeceğim’.

Manav:Kendisine bir kredi açamıcağını çünkü onun eski müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.

O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir.

İçeriye girerek manava yaklaşır ve ‘ben o kadının almak istediklerine kefilim der’. Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver’.

Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve ‘bir alışveriş listen var mıydı?diye sorar.

Kadın evet efendim der.’

Tamam ‘der manav şimdi onu şu terazinin kefesine koy onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.

Kadın bir an duraklar,sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış kağıt parçasını çıkarır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bakarken başı öne eğiktir.Manav ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür.Manav müşteriye dönerek kısık bir sesle ‘inanmıyorum’ der.İnanılacak gibi değildir.Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştırama nafile,diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır. Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurulduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir. Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler yazan kağıdı eline alır ve okur.Birde bakar ki orada bir alışveriş listesi yoktur.Sadece bir dua yazılıdır.

"ALLAH'ım...! Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin. Kendimi sana teslim ediyorum . . .

Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür. kаdın kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır. Müşteri mаnаvın eline bir elli dolarlık tutuştururken: “Her kuruşuna değdi” der. Daha sonra mаnаv terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür.

Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece Аllаh bilir.
mayisfm forum
 

Eylül

Administrator
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
4,217
Tepkime puanı
124
Puanları
63
Küçük bir çocuk ve dua

KÜÇÜK BİR ÇOCUK VE DUA

Deniz kenarına oturmuş, gözlerini de ilerdeki bir noktaya dikmişti.
Belki de bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hâli, alışveriş için balık-
çı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti.
Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip:
- Merhaba delikanlı, dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi?
Küçük çocuk, başını çevirmeden:
- Fakat rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce
sürükleyip götürdü.
Adam, çocuğun yanına oturup:
- Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım, dedi. Ancak şimdi adım bile atamıyorum.
Küçük çocuk, ona cevap vermedi.
Kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı.

Yaşlı adam, sâkin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme, dedi.
Bence dua etsen çok iyi olur.
Çocuk, büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi, diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer, ona öğretir, dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden aferin aldığı duaları art arda sıraladı...
Daha sonra da, topun dönmesi için Allah’tan yardım istedi. Ancak üzüntüsü azalmamıştı.
O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı.
Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Fakat deniz çok büyüktü, topu ise küçücük.
Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı.
Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir, dedi. Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi.
Denizde «av» diye bir şey kalmadı.
– Dua etmeyi denediniz mi, diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!.
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de «rasgele» derlerdi. Fakat şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha, diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk. Bunu yeni öğrendim.
Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu.
Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim, diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden.
Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada. Henüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu.
Balıkçı, onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez, dedi.
Bunu biraz önce denizde buldum!.
Küçük çocuk, rüyâda olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüyâ. Aceleyle sağa
sola bakındı. Ancak her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da... Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok, dedi. Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman?..

Talha GÜZELSOY

( Diyanet Çocuk Dergisi,
 
Üst