- Katılım
- 26 Ocak 2013
- Mesajlar
- 4,217
- Tepkime puanı
- 124
- Puanları
- 63
Medenî Kanun’un 315-345. maddelerinde “geniş anlamıyla aile” denilebilecek bir toplulukla ilgili hükümler yeralmaktadır. Bundan önceki kısımlarda önce karı-koca sonra da karı-koca-çocuklardan kurulu aile birimi gözönünde tutulmuşken, burada daha geniş çevren bir aile birimi ile ilgili hükümlere yer verilmektedir.
Kanunda isabetli sayılmayacak “Aile” başlığı altında toplanan bu hükümler üç fasla ayrılmıştır: Nafaka, Ev Reisliği ve Aile Malları. Bunları kısaca inceleyelim. Nafaka MK.M.315′e göre “herkes, yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.”
Bu maddede düzenlenen yükümlülük Aile içi dayamşma ile ilgilidir. Belli kan hısımları arasında yoksul ve muhtaç duruma düşecek kimseye karşı, yakın hısımların bakım borcu olduğu kanunda belirtilmektedir. Nafaka borcu, usul ve füru ile kardeşlere hasredilmiştir. Bunlar dışında kalan hısımlar arasmda nafaka yükümü ahlaken var olsa bile- hukuken yoktur. Usul füru her şeyden önce ana baba ile çocukları ihtiva eder; ama bununla sınırlı değildir. Torun ile dede, nine vb. arasında da nafaka yükümü olabilir. Çünkü bütün bunlar usulfüru (dikey çizgi) hısımlarıdır. Kardeşlerin de birbirlerinden nafaka talep etmeleri mümkündür. Yalnız bunun için, kendisinden nafaka istenecek kardeşin “hali refahta” bulunması şarttır. Şu halde kendi geçimini ancak sağlayabilen kardeş nafaka yükümlüsü değildir.
Nafaka isteyebilmek için “zarurete düşmek” şartı vardır. Bunun sabit bir ölçüsü olduğu söylenemez. Çoğunlukla, nafaka isteyenin sosyal durumu gözönünde tutularak zaruret şartı değerlendirilecektir. Nafaka isteyen kimse, bu talebini, mirastaki tertip sırasına göre ileri sürmelidir. Meselâ, bir kimsenin çocuğu varken (ve Nafaka verebilecek durumda iken) torunundan nafaka istemesi kabul edilemez. Ama, aynı sıradaki yükümlülerden birlikte nafaka istenebilir. meselâ, bir anne, çocuklarının hepsinden birlikte nafaka talebinde bulunabilir.
Nafaka, esas itibarıyla nakden ödenecek bir irat şeklinde hükme bağlanır. Bunun aylık, üç aylık ya da yıllık olarak kararlaştırılması mümkündür. Olağan olan aylık ödeme şeklidir. Nafakanın tutarının ne olacağı somut olayın özelliklerine göre yargıç tarafından tespit edilir. Kanuna göre bu tutar “davacının geçin*mesi için gerekli olan ve dâvâlının geliri ile de orantılı bulunan” bir tutardır. “Geçim” için ne miktar nafakaya muhtaç olunduğu davacının sosyal durumuna göre belirlenir. Dâvâlının geliri ile orantılı (mütenasip) olma da, onun geçim giderleri gözönünde tutularak tespit edilecektir.
Nafaka isteyebilecek kişi bir yardım kurumunda bakılmakta ise (Darülaceze gibi) nafaka dâvası bu tür kurumların yönetimi tarafından açılabilir. Kanuna göre ana ve babası belli olmayan çocuklar belediyelerce bakılırlar. Kimsesiz çocukların bakımı ve korunması ile ilgili özel mevzuat da vardır.
Kanunda isabetli sayılmayacak “Aile” başlığı altında toplanan bu hükümler üç fasla ayrılmıştır: Nafaka, Ev Reisliği ve Aile Malları. Bunları kısaca inceleyelim. Nafaka MK.M.315′e göre “herkes, yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.”
Bu maddede düzenlenen yükümlülük Aile içi dayamşma ile ilgilidir. Belli kan hısımları arasında yoksul ve muhtaç duruma düşecek kimseye karşı, yakın hısımların bakım borcu olduğu kanunda belirtilmektedir. Nafaka borcu, usul ve füru ile kardeşlere hasredilmiştir. Bunlar dışında kalan hısımlar arasmda nafaka yükümü ahlaken var olsa bile- hukuken yoktur. Usul füru her şeyden önce ana baba ile çocukları ihtiva eder; ama bununla sınırlı değildir. Torun ile dede, nine vb. arasında da nafaka yükümü olabilir. Çünkü bütün bunlar usulfüru (dikey çizgi) hısımlarıdır. Kardeşlerin de birbirlerinden nafaka talep etmeleri mümkündür. Yalnız bunun için, kendisinden nafaka istenecek kardeşin “hali refahta” bulunması şarttır. Şu halde kendi geçimini ancak sağlayabilen kardeş nafaka yükümlüsü değildir.
Nafaka isteyebilmek için “zarurete düşmek” şartı vardır. Bunun sabit bir ölçüsü olduğu söylenemez. Çoğunlukla, nafaka isteyenin sosyal durumu gözönünde tutularak zaruret şartı değerlendirilecektir. Nafaka isteyen kimse, bu talebini, mirastaki tertip sırasına göre ileri sürmelidir. Meselâ, bir kimsenin çocuğu varken (ve Nafaka verebilecek durumda iken) torunundan nafaka istemesi kabul edilemez. Ama, aynı sıradaki yükümlülerden birlikte nafaka istenebilir. meselâ, bir anne, çocuklarının hepsinden birlikte nafaka talebinde bulunabilir.
Nafaka, esas itibarıyla nakden ödenecek bir irat şeklinde hükme bağlanır. Bunun aylık, üç aylık ya da yıllık olarak kararlaştırılması mümkündür. Olağan olan aylık ödeme şeklidir. Nafakanın tutarının ne olacağı somut olayın özelliklerine göre yargıç tarafından tespit edilir. Kanuna göre bu tutar “davacının geçin*mesi için gerekli olan ve dâvâlının geliri ile de orantılı bulunan” bir tutardır. “Geçim” için ne miktar nafakaya muhtaç olunduğu davacının sosyal durumuna göre belirlenir. Dâvâlının geliri ile orantılı (mütenasip) olma da, onun geçim giderleri gözönünde tutularak tespit edilecektir.
Nafaka isteyebilecek kişi bir yardım kurumunda bakılmakta ise (Darülaceze gibi) nafaka dâvası bu tür kurumların yönetimi tarafından açılabilir. Kanuna göre ana ve babası belli olmayan çocuklar belediyelerce bakılırlar. Kimsesiz çocukların bakımı ve korunması ile ilgili özel mevzuat da vardır.