- Katılım
- 26 Ocak 2013
- Mesajlar
- 4,217
- Tepkime puanı
- 124
- Puanları
- 63
Doktor Mehmet Öz’e göre, bu röportajı okuyan sağlıklı bir insansanız, 100 yaşını görmemeniz için hiçbir neden yok.
Hatta bugün doğan çocukların önemli bir kısmı, 120 yaşına kadar yaşayacak. Peki bunun için nelere dikkat etmemiz gerekiyor ve bu uzun ve güzel hayatta bizi bekleyen en büyük tehlike hangisi?
SİZCE vücudumuzun en iyi olduğu yaş hangi yaş?
- 50.
Neden 50? 18’imizde kendimizi daha genç hissetmiyor muyuz? 50’sindeki insanlar “Şimdi 18 olacaktım gör bak neler yapardım” diyor...
- Aslında fizik olarak en kuvvetli olduğumuz yaş 27. Zıplama, koşma, halter kaldırma senemiz 27. Fakat 18 yaşındaki bir insanla 65 yaşında bir insanın egzersiz kabiliyeti eşit. Mesela ben 53 yaşındayım... 10 tur koşmaya kalksam 18 yaşında biriyle aynı miktarda koşabilirim; hiç farkımız olmaz. Bazı insanlar hareket etmedikleri için bunu yapamıyorlar. Devamlı spor yapanlar 65 yaşına kadar kuvvetlerinden bir şey kaybetmezler. Onun için 50 yaşa basıldığında daha sağlıklı olunuyor aslında. Çünkü aynı zamanda vücutta ruhsal bir rahatlık oluyor. 18 yaşındaki biri dünyayı daha yeni görmeye başlamıştır, hormonlar devrededir. Çeşitli iç çatışmalar yaşar. Yaşanan bütün bu dengesizlik 30 yaşına kadar devam eder. 50’li yaşlara doğru da hayatta asıl istediğimiz şeylerin farkına varırız. 65’e kadar da rahatız. Sonrasında hastalıklar başlıyor.
ÇAĞIMIZIN VEBASI BUNAMA
Sizce bu gün doğan bir çocuk ortalama olarak kaç yıl yaşayacak?
- 120. Hatta bu röportajı okuyanların çoğu, bugün sağlıklılarsa, 100 yaşlarını görecek. Eğer 100 yaşına kadar yaşayamıyorsak, biz bir hata ettik demektir. Modern tıp insanı daha erken yaşta öldüren sebepleri hemen hemen yok etti. Bağışıklık sisteminin gevşekliğinden hasta oluyoruz ama ölmüyoruz. İnsanların kalplerini kurtarabiliyoruz. Ya da kanser hastalarının çoğu, kanseri yendikten sonra uzun süre yaşayabiliyor. Onun dışında ne kaldı? Beyin... Beyin dışında insanı öldüren pek bir şey kalmadı.
GENETİĞİN ROLÜ % 33
İyi de doktor, her şey aslında genetik mirasımızda bitmiyor mu? Bütün tavsiyelerinize uyduğumuzda ömrümüzün uzayacağını garanti edebiliyor musunuz?
- Genetiğin rolü yüzde 33, yani 3’te 1. Geri kalan 3’te 2, sizin yaşadığınız hayat. Az önce de söyledim; bu yazıyı okuyan biri şu an sağlıklıysa, 100 yaşına kadar yaşar. Eğer yaşayamıyorsa, bu, hayat tarzında yanlışlıklar yapmış demektir; kendi kabahati. Çünkü yüksek tansiyon, kolesterol, şeker, kanser gibi genetik hastalıklar kendilerini 50 yaşından önce gösterirler. 50 yaşı geçtikten sonra genetik değil, daha çok yaşam tarzına bağlı hastalıklar ortaya çıkıyor.
Peki, herkes 100 yaşına kadar yaşayacaksa bu hayatımızda neleri değiştirecek? Dünya ileride bir viagra toplumuna mı dönüşecek mesela?
- (Gülüyor) Ama zaten insanların 3’te 1’i, isterse 85 yaşına kadar seks yapabilir. Yani vücut insanı o yaşa rahat rahat götürür. Daha ileri yaşlar için bakmadık. Baksak, tahmin ediyorum ki yine aynı şeyi bulurduk. Picasso öldüğünde 90 yaşını geçmişti, ölene kadar da seks yaptı.
Ortaçağda insanlığın baş belası vebaydı. Geçen yüzyıl AIDS’ten bahsediyorduk. Şimdi kanseri de yeneceğimizi söylüyorsunuz. Peki sizce çağımızın yeni vebası hangisi? Söylendiği gibi obezite mi?
- Çağımızın vebası kesinlikle bunama. Erken bunamayı şimdi çok daha fazla görüyoruz. Bunun en temel sebeplerinin başında şişmanlık da var tabii. Şişman insanların hormonlarında değişiklikler meydana geldiği için bazı kabiliyetleri azalıyor, eskisi kadar hızlı hareket edemiyorlar, hafıza kaybı yaşanmaya başlıyor.
Yani insanlık bundan sonra bunamayla mücadele edecek...
- Evet. Ama diğer yandan, beyni sağlıklı tutmak bütün vücudun sağlıklı olması demek... Vücudunuz ne kadar sağlıklıysa beyniniz de o kadar iyi korunur. Söylediğim gibi, zatürreeden ölmüyoruz artık, AIDS’i çözemedik tamamen ama ilaçlar sayesinde ölen insan sayısı azalıyor. Benim uzmanlık alanım olan kalbi artık çözdük. Kalbi kurtarma şansımız artık çok daha yüksek ve kurtarıldığı zaman ömrün süresi yine eski haline dönüyor. Beyindeyse daha yolun en başındayız. Hiçbir ilacımız yok. Elimizdeki tek tedavi prevention (önlemek). Yani ilk başladığı anda durdurmaya çalışmak. Buna sebep olan şişmanlık, yüksek tansiyon, toksinler vs. gibi sorunları çözmemiz gerekiyor.
Günde 2 saatten fazla spor insanı yaşlandırır
ŞU sıralar bir de spor tartışması var. Spor insanı yaşlandırır mı?
- Haftada 13 saatten az spor yaparsanız vücut yaşlanmaz. Bu uzun bir süre; ancak 13 saati geçerseniz spor yaşlandırır.
Günde iki saatten fazla spor yapmamak mı lazım yani?
- Evet. İki saatten fazla spor sizi ihtiyarlaştırır biraz. Çünkü vücutta oksitlenme olur. Demir paslandığı zaman eskir ya, vücudun iç kısmı da hareket edince böyle paslanmaya başlar. Günde iki saatten az spor yapınca, vücut kendini tekrar dengeleyebilir. Vücuttaki vitamin ve antioksidanlar, oksitlenmeyi durdurur. İki saati geçince vücut zarar görmeye başlar.
MARKETTE, KENDİNİZİ ECZANEDE FARZ EDİN
DOKTORLARIN bir sene söylediklerinin bir sonraki seneyi tutmadığı oluyor. Mesela yumurta... Bir zararlı ilan ediliyor, bir aklanıyor. Modern tıp neden bu kadar sık fikir değiştiriyor?
- Karanlıkta bir filin neresine değersen ona göre tanımlarsın. Yumurta konusu da budur. Adamlar file değdiler ama yanlış tarafına değdiler. Yumurta, hatta içinde kolesterol bulunan diğer yiyecekler, aslında sağlıklıdır. Vücuttaki kolesterolü biz yumurtadan almıyoruz, karaciğerimizden geliyor. Kilolu kişilerin kolesterol miktarı her zaman daha yüksek olur. Biz zannediyorduk ki, o kolesterol yumurtadan kaynaklanıyor. Bu yüzden bana göre yumurta ve tereyağının hiçbir sakıncası yok sağlık için. Tabii ki çok tüketirseniz kilo alırsınız, o zaman zararlı. Tereyağı yerine margarin veya bu sahte yağlarla yapılan yiyecekleri ise hiç önermiyorum. Çünkü bir yemekten veya yiyecekten yağı çıkardığınız zaman, yerine bir şey koymanız gerekir ve genelde şeker koyarsınız. Şekerli yiyeceğin tadı iyi olsun diye bu sefer yine yağ ekleme ihtiyacı hissedersiniz. Bunun yerine yemekleri doğal olarak ve tam vücudun istediği miktarda tüketirsek, hazmedebileceği besin öğelerini almış oluruz.
Siz güvenli gıda alışverişi konusunda da çok hassas bir doktorsunuz...
- Güvenli gıda alışverişi çok mühim. Markete girdiğimiz zaman, kendimizi eczaneye girmiş gibi kabul etmemiz lazım. O kadar mühim sebze ve meyvelerin içinde bulunan maddeler. Çok kuvvetliler ve size tam ölçülerinde sunuluyorlar. Dışarıdan bir vitamin aldığınız zaman, size yüksek dozda tek bir vitamin veriliyor. Ama bir sebze veya meyve yediğimiz zaman, içlerinde bütün vitaminler tam olması gereken ölçüde. A, B, C, D... Hepsi dengeli dağılmış. Vücut da bunların ne olduğunu anlıyor ve rahatlıkla hazmediyor. Aynı zamanda gıdaların ne kadar önemli olduğunu biz bilim adamları olarak daha iyi tespit etmeye başladık. Görüyoruz ki, bazı meyve ve sebzeler her yerde aynı derecede iyi değil. Mesela ABD’de genetiği değiştirilmiş besinler var. GDO’lu yiyeceklerin vitamin miktarları diğerleriyle aynı olabilir ama yapıları değiştirilmiş olduğu için, yan etkileri olabilir. Bunları henüz tam olarak keşfedemedik. Riskler var. Bu yiyecekler birçok ülkeye sokulmuyor. Türkiye’de yasak değil. Ancak bir yiyeceği yerken kendinizi iyi hissetmiyorsanız, özellikle bağırsak bölgenizde sıkıntı varsa, bunu düşünmek gerek. GDO’lu besinler yerine, doğal ve organik meyve ve sebzeler alınmasının daha sağlıklı olduğuna inanıyorum.
Türkiye’ye geldiğinizde alışverişe çıkmaya vaktiniz oluyor mu? Bize tavsiye edebileceğiniz aktar, manav, pazar ya da restoranlar var mı?
- Bizim Yeniköy’de güzel bir manavımız var. Onu çok seviyorum ben. Tam ana yolun üzerinde, sağ tarafta. Yeniköy’deki Balık Çarşısı da çok güzel. Lokanta olarak da Sunset geliyor aklıma.
Hatta bugün doğan çocukların önemli bir kısmı, 120 yaşına kadar yaşayacak. Peki bunun için nelere dikkat etmemiz gerekiyor ve bu uzun ve güzel hayatta bizi bekleyen en büyük tehlike hangisi?
SİZCE vücudumuzun en iyi olduğu yaş hangi yaş?
- 50.
Neden 50? 18’imizde kendimizi daha genç hissetmiyor muyuz? 50’sindeki insanlar “Şimdi 18 olacaktım gör bak neler yapardım” diyor...
- Aslında fizik olarak en kuvvetli olduğumuz yaş 27. Zıplama, koşma, halter kaldırma senemiz 27. Fakat 18 yaşındaki bir insanla 65 yaşında bir insanın egzersiz kabiliyeti eşit. Mesela ben 53 yaşındayım... 10 tur koşmaya kalksam 18 yaşında biriyle aynı miktarda koşabilirim; hiç farkımız olmaz. Bazı insanlar hareket etmedikleri için bunu yapamıyorlar. Devamlı spor yapanlar 65 yaşına kadar kuvvetlerinden bir şey kaybetmezler. Onun için 50 yaşa basıldığında daha sağlıklı olunuyor aslında. Çünkü aynı zamanda vücutta ruhsal bir rahatlık oluyor. 18 yaşındaki biri dünyayı daha yeni görmeye başlamıştır, hormonlar devrededir. Çeşitli iç çatışmalar yaşar. Yaşanan bütün bu dengesizlik 30 yaşına kadar devam eder. 50’li yaşlara doğru da hayatta asıl istediğimiz şeylerin farkına varırız. 65’e kadar da rahatız. Sonrasında hastalıklar başlıyor.
ÇAĞIMIZIN VEBASI BUNAMA
Sizce bu gün doğan bir çocuk ortalama olarak kaç yıl yaşayacak?
- 120. Hatta bu röportajı okuyanların çoğu, bugün sağlıklılarsa, 100 yaşlarını görecek. Eğer 100 yaşına kadar yaşayamıyorsak, biz bir hata ettik demektir. Modern tıp insanı daha erken yaşta öldüren sebepleri hemen hemen yok etti. Bağışıklık sisteminin gevşekliğinden hasta oluyoruz ama ölmüyoruz. İnsanların kalplerini kurtarabiliyoruz. Ya da kanser hastalarının çoğu, kanseri yendikten sonra uzun süre yaşayabiliyor. Onun dışında ne kaldı? Beyin... Beyin dışında insanı öldüren pek bir şey kalmadı.
GENETİĞİN ROLÜ % 33
İyi de doktor, her şey aslında genetik mirasımızda bitmiyor mu? Bütün tavsiyelerinize uyduğumuzda ömrümüzün uzayacağını garanti edebiliyor musunuz?
- Genetiğin rolü yüzde 33, yani 3’te 1. Geri kalan 3’te 2, sizin yaşadığınız hayat. Az önce de söyledim; bu yazıyı okuyan biri şu an sağlıklıysa, 100 yaşına kadar yaşar. Eğer yaşayamıyorsa, bu, hayat tarzında yanlışlıklar yapmış demektir; kendi kabahati. Çünkü yüksek tansiyon, kolesterol, şeker, kanser gibi genetik hastalıklar kendilerini 50 yaşından önce gösterirler. 50 yaşı geçtikten sonra genetik değil, daha çok yaşam tarzına bağlı hastalıklar ortaya çıkıyor.
Peki, herkes 100 yaşına kadar yaşayacaksa bu hayatımızda neleri değiştirecek? Dünya ileride bir viagra toplumuna mı dönüşecek mesela?
- (Gülüyor) Ama zaten insanların 3’te 1’i, isterse 85 yaşına kadar seks yapabilir. Yani vücut insanı o yaşa rahat rahat götürür. Daha ileri yaşlar için bakmadık. Baksak, tahmin ediyorum ki yine aynı şeyi bulurduk. Picasso öldüğünde 90 yaşını geçmişti, ölene kadar da seks yaptı.
Ortaçağda insanlığın baş belası vebaydı. Geçen yüzyıl AIDS’ten bahsediyorduk. Şimdi kanseri de yeneceğimizi söylüyorsunuz. Peki sizce çağımızın yeni vebası hangisi? Söylendiği gibi obezite mi?
- Çağımızın vebası kesinlikle bunama. Erken bunamayı şimdi çok daha fazla görüyoruz. Bunun en temel sebeplerinin başında şişmanlık da var tabii. Şişman insanların hormonlarında değişiklikler meydana geldiği için bazı kabiliyetleri azalıyor, eskisi kadar hızlı hareket edemiyorlar, hafıza kaybı yaşanmaya başlıyor.
Yani insanlık bundan sonra bunamayla mücadele edecek...
- Evet. Ama diğer yandan, beyni sağlıklı tutmak bütün vücudun sağlıklı olması demek... Vücudunuz ne kadar sağlıklıysa beyniniz de o kadar iyi korunur. Söylediğim gibi, zatürreeden ölmüyoruz artık, AIDS’i çözemedik tamamen ama ilaçlar sayesinde ölen insan sayısı azalıyor. Benim uzmanlık alanım olan kalbi artık çözdük. Kalbi kurtarma şansımız artık çok daha yüksek ve kurtarıldığı zaman ömrün süresi yine eski haline dönüyor. Beyindeyse daha yolun en başındayız. Hiçbir ilacımız yok. Elimizdeki tek tedavi prevention (önlemek). Yani ilk başladığı anda durdurmaya çalışmak. Buna sebep olan şişmanlık, yüksek tansiyon, toksinler vs. gibi sorunları çözmemiz gerekiyor.
Günde 2 saatten fazla spor insanı yaşlandırır
ŞU sıralar bir de spor tartışması var. Spor insanı yaşlandırır mı?
- Haftada 13 saatten az spor yaparsanız vücut yaşlanmaz. Bu uzun bir süre; ancak 13 saati geçerseniz spor yaşlandırır.
Günde iki saatten fazla spor yapmamak mı lazım yani?
- Evet. İki saatten fazla spor sizi ihtiyarlaştırır biraz. Çünkü vücutta oksitlenme olur. Demir paslandığı zaman eskir ya, vücudun iç kısmı da hareket edince böyle paslanmaya başlar. Günde iki saatten az spor yapınca, vücut kendini tekrar dengeleyebilir. Vücuttaki vitamin ve antioksidanlar, oksitlenmeyi durdurur. İki saati geçince vücut zarar görmeye başlar.
MARKETTE, KENDİNİZİ ECZANEDE FARZ EDİN
DOKTORLARIN bir sene söylediklerinin bir sonraki seneyi tutmadığı oluyor. Mesela yumurta... Bir zararlı ilan ediliyor, bir aklanıyor. Modern tıp neden bu kadar sık fikir değiştiriyor?
- Karanlıkta bir filin neresine değersen ona göre tanımlarsın. Yumurta konusu da budur. Adamlar file değdiler ama yanlış tarafına değdiler. Yumurta, hatta içinde kolesterol bulunan diğer yiyecekler, aslında sağlıklıdır. Vücuttaki kolesterolü biz yumurtadan almıyoruz, karaciğerimizden geliyor. Kilolu kişilerin kolesterol miktarı her zaman daha yüksek olur. Biz zannediyorduk ki, o kolesterol yumurtadan kaynaklanıyor. Bu yüzden bana göre yumurta ve tereyağının hiçbir sakıncası yok sağlık için. Tabii ki çok tüketirseniz kilo alırsınız, o zaman zararlı. Tereyağı yerine margarin veya bu sahte yağlarla yapılan yiyecekleri ise hiç önermiyorum. Çünkü bir yemekten veya yiyecekten yağı çıkardığınız zaman, yerine bir şey koymanız gerekir ve genelde şeker koyarsınız. Şekerli yiyeceğin tadı iyi olsun diye bu sefer yine yağ ekleme ihtiyacı hissedersiniz. Bunun yerine yemekleri doğal olarak ve tam vücudun istediği miktarda tüketirsek, hazmedebileceği besin öğelerini almış oluruz.
Siz güvenli gıda alışverişi konusunda da çok hassas bir doktorsunuz...
- Güvenli gıda alışverişi çok mühim. Markete girdiğimiz zaman, kendimizi eczaneye girmiş gibi kabul etmemiz lazım. O kadar mühim sebze ve meyvelerin içinde bulunan maddeler. Çok kuvvetliler ve size tam ölçülerinde sunuluyorlar. Dışarıdan bir vitamin aldığınız zaman, size yüksek dozda tek bir vitamin veriliyor. Ama bir sebze veya meyve yediğimiz zaman, içlerinde bütün vitaminler tam olması gereken ölçüde. A, B, C, D... Hepsi dengeli dağılmış. Vücut da bunların ne olduğunu anlıyor ve rahatlıkla hazmediyor. Aynı zamanda gıdaların ne kadar önemli olduğunu biz bilim adamları olarak daha iyi tespit etmeye başladık. Görüyoruz ki, bazı meyve ve sebzeler her yerde aynı derecede iyi değil. Mesela ABD’de genetiği değiştirilmiş besinler var. GDO’lu yiyeceklerin vitamin miktarları diğerleriyle aynı olabilir ama yapıları değiştirilmiş olduğu için, yan etkileri olabilir. Bunları henüz tam olarak keşfedemedik. Riskler var. Bu yiyecekler birçok ülkeye sokulmuyor. Türkiye’de yasak değil. Ancak bir yiyeceği yerken kendinizi iyi hissetmiyorsanız, özellikle bağırsak bölgenizde sıkıntı varsa, bunu düşünmek gerek. GDO’lu besinler yerine, doğal ve organik meyve ve sebzeler alınmasının daha sağlıklı olduğuna inanıyorum.
Türkiye’ye geldiğinizde alışverişe çıkmaya vaktiniz oluyor mu? Bize tavsiye edebileceğiniz aktar, manav, pazar ya da restoranlar var mı?
- Bizim Yeniköy’de güzel bir manavımız var. Onu çok seviyorum ben. Tam ana yolun üzerinde, sağ tarafta. Yeniköy’deki Balık Çarşısı da çok güzel. Lokanta olarak da Sunset geliyor aklıma.