Mayis60FM - Şarkı Sözleri , Flatcast Tema

This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!

Televizyonlardaki Kültürel Yozlaşma

7. Mevsim

Paylaşımcı Üye
Katılım
2 Haz 2013
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
63
Televizyonlardaki kültürel yozlaşma, dozunu iyiden iyiye arttırıyor. Televolelerin, magazin ağırlıklı programların izlenme rekorları kırdığı bir ülkede yaşıyoruz. Mankenlerin özel yaşamlarının bu kadar deşifre olduğu bir başka ülke var mıdır? Bilmiyorum.
Birkaçı dışında fazla önem içermeyen çok sayıda diziyle karşılaşıyoruz, ekranlarda. 2013’lü yıllarda, halen ''ağalık düzeni'' savunuluyor ve insanlarımızın önüne konuluyor. Geçenlerde, on yılı aşkın süredir ekranlara yansıyan bir dizinin artık yayımlanmayacağını öğrendim. Nedeni ise; eğitici, öğretici, sorgulayıcı, insanları düşünmeye yönlendirici faktörleri hiç önemsemeyişimiz.
Müzik, benim en çok önem verdiğim sanat dallarından biridir. Ne yazık ki her alanda olduğu gibi bunda da yozlaşma artıyor. Dansözlüğün, fiziksel gösterişin, müzik ve sanatın önünde olduğu da bir gerçektir. Bunun örnekleri saymakla bitmez.
Dilimizde, sanatçı sözcüğü de yanlış kullanılıyor. Sanatçı; yeni bir şeyler üreten, topluma öncülük yapan, davranışlarıyla tutarlı bir profil çizen, insanları düşünmeye sorgulamaya yönelten, onlara her konuda örnek olan, deyim yerindeyse yeni ufuklar açan kişi olmalıdır. Bizim ülkemizde sanatçı adını taşıyan insanlarımızın gündemde yer aldığı olaylar; kavga etmek, soyunmak, uyuşturucu kullanmak, ayda bir sevgili değiştirmek vs... Bu üzüntü verici tablo karşısında, bu işe gerçekten emek veren insanlarımıza ise yeterince değer vermiyoruz. Bazı değerlerimizi ise, ancak öldükten sonra anlayabiliyoruz. Örneğin, Barış Manço’nun albümleri ölümünden sonra, kapış kapış satmıştı. Oysa o bizim kültür elçimizdi, kültürümüzü tanıtmadaki rolü ve çocukların iyi yetişmesi için yaptığı hizmetler övgüye değerdi. Ona da vefa borcumuzu ödeyemedik.
Sonuçta, şarkıcı ve sanatçı arasındaki kesin ayrımı da koyamadık. Hak etmeyen insanlara hakkından fazla değer vermek, basiretsizliğimizi belgeliyor.

Shakespearein 66.Sonesi...

Vazgeçtim, bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez, bu yangın yeri avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış.
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki, korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama
seni yalnız koymak var, o koyuyor adama...

Kültürel yozlaşmanın en dehşet verici noktası, televizyonlardaki seviyesizlik değil, bu seviyesizliğin insanları bu denli etkileyişidir, hayali bir ortamın gerçekliğe bu kadar etki edebilmesidir.
İnsanların hayatının büyük bir bölümü gerçek dışı, gerçeğin taklidi bir ses-görüntü kombinasyonu tarafından yönlendiriliyor. Toplumun bütün meşguliyeti, üzerinde harcanan zamana karşılık vermeyen yapay bir dünya haline geliyor. Beyinsel faaliyet yavaşlıyor, etkenliğini kaybedip tembelleşiyor, üstüne üstlük bir de edilgen hal alıyor. Ahlak, din, insanlık gibi konularda, düşünce ve sezgiyle sonuca ulaşmak, gerçek inancı oluşturmak yerine, büyüklerden öğrenilmiş tabu ve önyargılarla tatmin olmaya yatkın hale geliyorlar. Farklı olanı kabullenmiyor, herşeyi kendilerine benzetmeye, uydurmaya çalışıyorlar. İnsanlar güçlerini, ruhlarını fark edemiyor, yaşayamıyor. Bunun yerine önlerine konan cazibeli görüntülerin hayalinde yaşıyorlar. Gerçekliğin zorluklarını yaşamaktansa, boş bir hayalin uyuşukluğunu yaşamak daha cazip geliyor. Aynı uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi; artık gerçek hayat yaşanmıyor, kimse kendisi olmak istemiyor. Kimse çaba harcamamıyor, kimse olduğu yerden memnun değil. O televizyondaki adam olarak doğmadığı için, o kadar mucizevî bir güce sahip olmadığı için herkes kendine küsüyor, buna hakkı olmasa bile. Herkes kendine bu haksızlığı yapıyor. Amaca ulaşmak uğruna çaba harcamak, acı çekmek, yenilmek, tekrar denemek nedir herkes unutmuş. Bu şekilde kültürel yozlaşmanın besin kaynağı oluşturuluyor.
Bu oyunu oynayanlar asla durmayacaktır, ama bu oyuna düşenler durmak zorundadır.
Kültürel yozlaşmayı yazdığım sıralarda; insanları çok çabuk yerip, çok çabuk baştacı yaptığımızı düşündüm ve kısa yoldan para kazanmak bu insanlarımızın önüne öyle sunuldu ki nerdeyse emek veren insanlara kötü gözle bakmaya bile çalışacak duruma geldik. Shakespearein söylediği gibi ezilmiş hor görülmüş el emeği, göz nuru...bence emeğe değer çok hassas bir olgu bu hassas denge insanlarımızın bilinçlenmesi ile oluşabilir Nejat’ın (Bulutsuzluk özlemi solistinin) dediği gibi etrafımıza ellerimizle yüklü bilinç götürmemiz gerekiyor galiba, hepimize…

Saygılarımla,
 
Üst