gatri
Paylaşımcı Üye
- Katılım
- 9 May 2014
- Mesajlar
- 341
- Tepkime puanı
- 12
- Puanları
- 0
yitik öyküdür
tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
iki ayrı yürekte durmadan kanayan
seyduna’yla şahrud
yüreklerin akarken bıraktıgı izi
birbirlerinin gözlerinde aradılar.
yoktu.
iki iklim farkıydılar
ne zaman göz göze değseler
yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
üçüncü bir kente düşmüş suretleri
şahrud gökyüzü geliniydi.
yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
bir solukluk rüzgarda bile
usul usul kanardı gelincik bedeni.
seyduna yeryüzü cehennemi.
ölüm, çagrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı
onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
iki iklim ayrılıilar.
“ya şahrud!” dedi seyduna
“gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
su gibi git.”
şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
ve zaman gözlerinin su yesilinde kuruldu.
hüzün bir buda heykeli gibi çırılçıplak,
yüzlerine oturdu.
rivayet odur ki,
şahrud vardığı denizlerde hala
seyduna türküleriyle uyanmakta,
seyduna, şahrud’un gözlerinden kalan
masalla yaşlanmakta.)
kaçağım
eşkiya aşklar yaşarım durmadan
kaşla göz dağla uçurum arası konar göçerim
sürgünlüğümü yurtlanmaz yerleşik sevdalar
sığsın isterler defnelere küçücük saksılarına
yetmez
dağ başlarının teslimiyeti istenir
ya katlim ya ihanetim
bilmezler başka yol olduğunu
ben eşkiya
yani her yanı pusu
gözlerindeki dumanlı dağlara sığınmam bundandır
o zaman keyif çatarım silah diye sevdanın doruğuna
buzullar erir nehirler yatak değiştirir
sevdalarımı ışıklarında yıkarlar
sonrada yürekleri seslerinde gürül gürül akarlar
çıplak suretleri dağ başlarını resmeder
işte o dem iklim değişir hüzün olur
yüreğimden gayrısına sır vermediğim doğrudur
kaçaklık bu
hadi gel şahrudum
dağlara gövde verelim
göğsüm tahtasının altı o
yoksa vuracak hasretin beni bir tenhada
yakışırmı bir kaçağa ecel eliyle ölmek...