Mayis60FM - Şarkı Sözleri , Flatcast Tema

This is a sample guest message. Register a free account today to become a member! Once signed in, you'll be able to participate on this site by adding your own topics and posts, as well as connect with other members through your own private inbox!

Hey gidi günler hey!

7. Mevsim

Paylaşımcı Üye
Katılım
2 Haz 2013
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
63
Neydi eski yaşam tarzlarımız. Radyo icat edilene kadar horoz ötüşüyle güne merhaba der, dilimizde tatlı bir melodi mırıldanarak günün yorucu işlerine büyük bir keyifle başlardık.
Büyük bir keyifle diyorum çünkü horozun ötüşü, uyanışımızda ciğerimize çektiğimiz temiz oksijen kokusu, tamamı organik kahvaltı, rüzgârın ıslığına eşlik eden yaprakların sesleri ve dilimizde mırıldandığımız hiç eskimeyen ve eskitmek istemediğimiz şarkılar, türküler.
Akılsızca ve hızla betonlaşan yaşam alanlarımızı kendimize kabir yaparken asla hiç düşünmedik biliyor musunuz eski mezarlar bile betondan değildi? Ve her mezarın en az bir ağacı, çiçekleri ve yeşil alanı vardı. Ölülerimize bile yeşil alan yaparken mutlu uyanırdık güne eskimeyen melodilerimizi mırıldanarak…
Hızla betonlaşan ve yaşam alanımızın azap kabrimize dönüştüğü günümüzde bizi mutlu kılan geleneklerimizden, yaşam alanımızdan, horozun sesinden, kahvaltının organiğinden, yeşil alandan, rüzgârın ıslığından, yaprak hışırtılarından, derelerden akan su sesinden, çimen sesinden, koyun melemesinden, tavuk gıdaklamasından ve hatta yılan, çıyan böcek seslerinden çooooook uzaklarda ve betonlaşarak ölüme koşar adım gittiğimiz için nostalji takılmak bizlere ruhsal terapi geliyor.
İşte bu nedenle tam da göğsümüze öküz oturduğunu hissettiğimiz an derin bir nefes almak ve ferahlamak için nostalji müziklerini dilimizde mırıldanmaya başlıyoruz.
Zaten geçmişten bugüne iyiye dair ne kaldı ki nostaljik tınılarımız dışında…
Bazen öyle derin uykuya dalıyoruz ki rüya içinde rüya girdabına kapılıp gidiyoruz ve asla çıkamıyoruz. Hele o rüya bize nostalji olarak andığımız cennet misali yaşam alanı ise hep hayıylanıyoruz “Ah! Rüyamız gerçek olsa da sabah olup uyandığımızda herşey aynı kalsa” diye…
Bugünlerde havalar çok sıcak gidiyor diye dertlenirken Akdeniz sahillerimizden üzücü bir haber geldi 5.2 şiddetinde bir deprem. Şükürler olsun ki can ve mal kaybı olmadı. Eskiden olsa radyodan ajans haberlerini bekler öyle haberdar olurduk. Şimdi ise cep telefonu ile anında haberdar olmaya başladık derken sıcaktan bunalan ve ölmeye yüz tutmuş bitkiler, insanlar ve diğer canlıların şiddetli yağmur altında kaldığı haberini aldık. Önce sevindik derken sonra sele dönüştüğünü öğrenmek hüzünlendirdi bizi. Nedense bu yazıyı yazarken bile toprağı bol, mekânı cennet olsun rahmetli Özay Gönlüm’ün bir şarkısı geldi aklıma ve acı bir tebessümle gülümsedim. Ne diyordu Omar Çavuş’un hikâyesinde rahmetli Özay Gönlüm; “…ey gocaman ırabbım ne bostan goydun ne tarla. Şimdi de her dakka çakmağını çakıp çakıp da ne bakıp duruyon bi bok mu galdı gâri omarın tarlasında?!...”
Ankara’da da şiddetli sıcakların peşinden yağan yağmur sonrası hava bir açıp bir kapanırken, insan müziğin sesini sonuna kadar açıp sevdiği melodilerde kaybolmak istiyor. İsteyenin bir yüzü kara çalmayanın iki yüzü kara ekolünden gelen arsız insanoğlu, artık bu kadar fazlalaşan flatcast radyolar içinde nostalji radyo aramaktan yorulmuyor, günlük koşuşturmacalardan yorulduğu kadar. Diyeceğimiz o ki; her şeyi her an önümüzde beklerken, her gün ama her gün, hiç beklemediğimiz bir anda bize dinlemek isteyebileceğimiz müziği itinayla sunan kim mi?
“Tabii ki, o bir radyo.”
*
Neler oluyor radyoda?
Ne zaman ki kulağından hiç eksik etmediği radyosu çalışmadı, işte o zaman farkına vardı insanoğlu bu müthiş icadın farkına. Aslında radyonun kıymetini anlayanları bir araya toplasak, ortaya ilginç bir manzara çıkacaktır. En zenginiyle en yoksulu, En akıllısıyla en delisi, Bir işyerindeki patronuyla çalışanı, kol kola duracak; radyo sahibi müdür, bir ev hanımıyla yan yana oturacaktır.
Radyonun değerini en çok bilense bize göre delilerdir. Nedense deliler hep ellerinde radyoyla gezer ve mırıldana mırıldana yokuşlardan aşağı inerler. Yaşamın sırrını bildiklerinden midir, ruhlarının en derinlerini besleyebildiklerinden midir bilinmez, radyo sanki onların ayrılmaz parçası gibidir. Üstelik bu manzara hangi ülkeye giderseniz gidin asla değişmez.
Kendini radyonun sunucularının yapmış olduğu playlistlerine teslim etmiş bireylerin deli deli bakışları altında olsanız da, ”Sıradaki sana gelsin!”, “3 şarkı sonraki benim şarkım olsun.” derken bir bakmışsınız, zaman geçivermiş.
Gününüz aydın, geceniz dingin olsun efendim.
Tıpkı Eskiden olduğu gibi cennet misali olsun.
 

" W£L!K£ "

BurDa LAf ÇoK
Sayfa Yöneticisi
Katılım
26 Ocak 2013
Mesajlar
3,726
Tepkime puanı
66
Puanları
48
Emeğinize sağlık acı gerçekler....
 
Üst