Biz, geleceğe ilişkin, yarına ilişkin hayaller kuruyoruz. Bu hayaller ki ruhumuzun gıdası, bizi ayakta tutan direnç kaynağımız oluyor. Biz sorunu kendi içimizde doğru kavrayamamışsak başkalarına anlatacak doğruları nereden bulabiliriz ki?
Hayal ve gerçek teori ve pratiğe benzer. İkisi de birbirinden bağımsız bir anlam ifade etmez. Hayal yaşamın gerçeğinin teorisidir. Hayal olmadan yaşamın hedefleri, yaşamdan beklentiler olmaz. Hayalsiz yaşam robotsal bir yaşam gibidir. Ve şuna inanıyorum ki hayalin büyüklüğü ne kadar olursa olsun, erişilmesi ne kadar zor olursa olsun asla imkânsız hayal yoktur. Zira beyin; gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalin kurulmasına asla aracı olmaz. Size boş gelen ya da uçarı gelen hayaller aslında beynin ürettiği hayallerdir ki beynin ürettiği bilimseldir ve bu doğada gerçekleşmesi mümkün dahilindedir. Çünkü doğanın diyalektiği bunu emreder. Bazı hayalleri boş ya da uçarı görenler ya da imkansız görenler o hayali gerçekleştirmek üzere hayalinin peşinden koşma cesaretini gösteremeyenlerdir. O hayali kuran beynine güvenmediğindendir. Eğer ki beyin dünyanın şeklini değiştirebileceğini hayal ediyorsa dünyanın şeklinin değişmesi bilimsel olarak mümkün dahilindedir ve sadece şu ana kadar kimse bunu düşünmemiş ve bilimsel araştırma yapmamıştır. Bu asla imkansız değildir. Dün imkansız denenlerin hayalini kuranlara da deli deniyordu, uçarı deniyordu ancak o uçarı hayallerin sahipleri sayesinde bilim günümüze ulaştı. Lütfen hayallerinize sahip çıkın ve gerçekleştirmek için peşinden koşun...